10 Eylül 2010 Cuma

Evet - Hayır Dediniz ve Kaybettiniz!

Evetle hayır itişip kakışır, kendilerince argümanlarını dayatırken; bir yandan demokrasi tozu havada uçuşuyor, diğer yandan salt “demokrasi tozunun yalan olduğunu” söyleyen ve fakat bunun ötesinde esasen pek de bir şey söylemeyen bağrışlar yankılanıyorken, aslında hepsi bir ağızdan ve şaşılmayacak bir birliktelikle, diyorlar ki: “Bir üçüncü seçeneğiniz yok. Ya evet diyeceksiniz ya hayır!”

Oysa bunun koca bir yalan olduğu evetle hayırın çok farklı iki seçenekmiş gibi görünmesinden belli. Bunun koca bir yalan olduğu “Kürt açılımı”nın arkasındaki TÜSİAD’ın açılımından belli. Bunun düpedüz bir yalan olduğu tersanelerde ya da madenlerde ölenlerin onların tanımlarıyla “demokratiklik” ya da “bağımsızlık”la hiçbir ilgisi olmadığının aşikâr oluşundan belli.



Şimdi bize “ya evet ya hayır” diyorlar. Bu bana “ya az maaşla kötü koşullarda çalış ya işsiz kal”ı hatırlatıyor. “Ya para ver ya okuma”yı.  Hatta ve hatta “ya sev ya terk et”i. Önümüze iki yol çiziyorlar ve birinden git diyorlar. Ama bizim yönümüz orası değil beyler, bizim varacağımız yer onların işaret ettiği yer değil. Bizim tartıştığımız konu “demokratikleşiyor muyuz yoksa satılıyor muyuz?” değil ki bir kere. Nereden çıkardınız siz bunu?

“Nereden çıkardınız?” diyorum çünkü boykot sözünü duyunca irkilerek “o da ne?” diyorsunuz. “Eylemsizlik” diyorsunuz. “Faydasız” diyorsunuz. Biz sizinle aynı şıkların arasında gidip geliyormuşuz gibi konuşuyorsunuz. Oysa biz hükümet ya da muhalefet değiliz. Birinin diğerinden daha “iyi” olmadığına adımız kadar eminiz. İkisinden birine razı olmuyoruz. Bugünün anayasasına da yarının anayasasına da razı değiliz. Onların işaret ettiği yolların hiçbirine razı değiliz, olmayacağız. Neden mi? Nedeni çok basit, biz hiçbir koşulda, kapitalizme razı değiliz. Sevmiyoruz, terk etmeyeceğiz. Buradayız ve burada olduğumuzu unutmalarına da izin vermeyeceğiz. Çok affedersiniz. 

Ya o “boykot hiçbir şeyi değiştirmeyecek” diyenler. Sahiden inanıyor musunuz kuzum siz ‘evet’in ya da ‘hayır’ın bir şeyleri değiştirebileceğine. Sahiden mi? Yok canım! Bugün doğrudan referandum sonucunu etkilemeyecek olsa bile, -ki bunun sebebi de sizin o ‘boykotun bir faydası olmayacağı için “evet” ya da “hayır” diyorum’ tavrınız değil mi zaten?- evet’in de hayır’ın da söylediklerinden çok daha fazlasını söylüyor boykot. Çok daha can alıcı, ya da başka bir deyişle daha ‘can verici’ inanın. Nasıl mı? Düzenin dışından gelen her ses, düzenin dışına işaret eden her el daha can vericidir de ondan. Çünkü siz semptomlar üzerinden konuşuyorsunuz, biz hastalığın sebebini teşhis ediyoruz. Biz hastalığı teşhis ettikçe siz panikliyor, semptomları yok etmek için daha fazla çaba harcıyorsunuz. Ama biz biliyoruz.  Burada giderek yayılan bir hastalık var. İşte sırf bu yüzden, “hastalığın bazı semptomlarını tedavi edelim mi yoksa etmeyelim mi?“ referandumunda biz yokuz. Biliyoruz, evet de desek, hayır da, kaybedeceğiz. (Erkan Yolaç’ı hatırladım bak şimdi.) Ve bugün değil belki ama, yarın, mutlaka, iyileşecek. İyileşeceğiz.

Yine, boykotun bir şeyleri değiştiremeyecek kadar yalnız olduğunu, tenha olduğunu söyleyenler; doğruysa da bu, o yalnızlığın sebebi sizden başkası değil. Ve yine, bu doğru olsa bile, önümüze sunulan iki yolun da sonunun aynı olduğunu bile bile, öyle olmadığına inanmak isteyip, onların bizi kandırdığı kadar bizim de kendimizi kandırarak içimizi rahat ettirmemiz, inanın “daha doğru” olan değil. Fena halde yalan bu. Dahası, kendi çaresizliğinize inanıyorsunuz. Aciz olduğunuza, başka bir seçenek olmadığına inanıyorsunuz. Ziyan oluyorsunuz.

Ve bu topraklarda bir adamın sözleri geliyor yine aklıma: “Kabahatin çoğu senin!”

Geçen gün birisi dedi ki; “Evetçileri dinleyince hayır demek, hayırcıları dinleyince evet demek geliyor içimden.” İşte bu yüzden, aslında varılacak nokta ziyadesiyle açık oluğu için, ikisinden birini seçmek zorundaymışız gibi hissettirdikleri için.

Boykot.

Hâlâ “faydasız” olduğunu düşünenler varsa, büyük bir samimiyetle soruyorum:

Söylesenize lütfen, kaç evet bizi “demokrat”, kaç hayır bizi “bağımsız” yapar?

2 yorum:

  1. merhabalar,

    benim sormak istediğim bir şey var:
    neden bu referandumu iki seçenekli bir oyun gibi görüyorsunuz? ben "hayır" diyeceğim çünkü bana göre bu oyundan kaçış yok. boykot diyenler "bu oyuna gelmeyeceğiz" derken kendilerince haklı belki ama bana sorarsanız bu üç seçenekli bir oyundur. yani sizin yeni bir yol olarak çizdiğinizi düşündüğünüz boykot, belki de bu anayasayı tasarlayanların çoktan öngördüğü ve hesabını yaptığı bir yoldur? öyle sinsice ayarlanmış ki, her seçenekte kaybedeceğimiz bir şeyler var. boykot dahil. yanılıyor muyum? hayır derken bağımsız olacağımızı düşünmüyorum tabii ki, çünkü bugünün anayasasından da memnun değilim, önümüze konulandan da... belki saçma, belki dayanaksız ama kendimi şu an -bir anlamda- evet çıkmasın diye "hayır" demek zorunda hissediyorum. ve size soruyorum, sandıklardan "evet" çıktığı zaman boykotçular ne yapacak? genel olarak bu anayasanın önüne bir şekilde geçilmezse boykotun ülkeye kazandırdığı ne olacak? sonucun "evet" de olması, "hayır" da olması sizin için aynı şeyi mi ifade ediyor? getirileri veya götürüleri aynı olmayacağı halde? sizi anlamaya çalışıyorum ve boykotçulara kızmıyorum. sadece bunları merak ediyorum.

    ve dediğiniz gibi yarın iyileşmek umuduyla,
    şimdiden teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. 2 gün önce yazdığım yorum yayınlanmadı. artık kendimde objektif bir bakış aşısından yoksun olduğunuzu ve destekli bir savunma geliştiremediğinizi düşünme hakkı görmekte haksız sayılmam sanırım... saygılar.

    YanıtlaSil