3 Eylül 2010 Cuma

Ne "Evet" Ne "Hayır", Oyumun Rengi "Eşcinsel!"

Düzen partilerinin (özellikle AKP, CHP  ve MHP'nin), referandum sürecinde “Evet” ve “Hayır” kampanyalarını ve bir düzine otobüsle “katılımcı” tedarik ettikleri mitingleri takip ediyor musunuz? Hayır mı? Aslına bakarsanız ben de takip etmiyorum, üzerine gözlem de yapmıyorum. Ama aslında yapmak gerekiyor, bir bakıma eğlenceli de hatta.

R. Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz haftaların birinde Afyon'daydı. Aynı gün İzmir'deydi. Malum, Afyon'da okuyan bir adet öğrenci olarak neredeyse  her sene gördüm kendisini. Afyon halkı kuvvetli bir destek veriyor kendisine. Merakı cezbeden ise, birçok mebusun haricinde yanında getirdiği kabine üyeleri: Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu (ki kendisi Afyonludur) ve Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf.


Bu isimler ile Tayyip Erdoğan'ın ve partisinin ciddi bir mesaj kaygısı içerisinde olduğunu ve gönderme yapmak istediklerini düşünmüyorum. Ama bir önemi var. Tayyip Erdoğan'ın konuşmasını da az çok tahmin edersiniz: kısa bir “şehit edebiyatı”ndan sonra “Anayasa değişikliğinin getirdiği hak ve özgürlükler”e uzandı. Aslında dinlemeye bile gerek yok, öyle değil mi? Eh, ben de dinlemedim zaten.

Peki ne önemi var? Dünya ve Türkiye İnternet sansürünün bir numaralı ismi Binali Yıldırım. Korsan Partilerin kurulduğu ve ayrıca Türkiye'de sansürün gemi azıya aldığı bir dönemde, bakana istifa çağrıları yapıldığı bir zamanda kürsüye Erdoğan ile çıkıyor. Diğer bir isim ise Veysel Eroğlu. Afyon'da ne zaman bir açılış, kutlama, temel atma vs. olsa “çağırmazsak ayıp olur” isimlerinden Eroğlu. Gelmese tuhaf olurdu. Neyse, kendisinin en basitinden Hasankeyf ile ilgili söyledikleri  ve yaptıkları biliniyor. Elbette, madencilik ile ilgili söyledikleri de bilinmezliğini koruyor.

Bilginin meta olmaktan kurtulup paylaşıldığı bir çağdayız. Ayrıca, ekolojik kriz hakkında konuşmaya bile gerek yok. AKP, bu meselelere “bakmakla yükümlü” iki bakanının arkasında durarak referandum konusundaki tavrını açık etti. Mitingde sahneye çıkan bir diğer bakan ise  Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf.

Eşcinsellik hastalıktır” lafını söyleyen bir bakan. Hak ve meşruiyet taleplerini görmezden gelmeyi bırakan, ısrarla reddeden bir bakan bu. Ne istifa etti, ne de edecek. Ne “skandal”, ne de “yakışıksız bir açıklama”.

Türkiye'de eşcinsellere, LGBTT bireylere yönelik hiçbir hak tanınmıyor. Yasal mevzuatta buna dair tek bir madde dahi bulamazsınız. Örgütler hakkında dava açılıyor, “genel ahlak” saçmalığı ile iddianameler hazırlanıyor. Kavaf'ın açıklamasından sonra bile birçok sivil toplum örgütü destek çıkmış, eşcinsellere yönelik nefret söylemleri, ayrımcılık kalemlerden damlamış, klavyelerden fışkırmış amma velakin hiçbir yaptırım uygulanmamıştı.

Anayasa değişikliği referandumu kapıda. Bireysel ve sosyal haklardan “mahkum” olan eşcinseller i ilgilendiren tek bir değişiklik var mı? Hayır. Ya da bunun güvencesi veriliyor mu? Ona da hayır. Peki, “hayır” diyen muhalif partilerin dertlerinin arasında bu haklar ve özgürlükler yer alıyor mu? Eh, ona da hayır. Sadece onlara hayır!

Bianet'ten Nihal Tümay, anayasa değişikliğini gözden geçirerek şunları yazmış:

“Referandum panayırında egemenlerin gövde gösterisi sürerken, askeri dikta ile sivil dikta arasında tercih yapmaya zorlanan tüm ezilenlerin bir başka tercih hakları daha olduğu görmezden geliniyor.
Emekçiler, Kürtler, eşcinseller, çocuklar ve kadınlar için ne 82 anayasası ne de AKP'nin "rab bana hep bana" anayasa önerisinin haklar ve özgürlükler için yoktur aslında birbirinden farkı.”

Aslında bunları bırakalım, veya herşeyi sil baştan alalım. Dönem, “toplumu kucaklıyoruz” diye diye miting alanlarında takla atlama dönemi. Öyle değil mi?  Emekçiler, Kürtler, Aleviler olarak konuştu, konuşacak. KAOS GL'den Halil Kandok şöyle yazmış:

“Bir insanın bedensel ve duygusal paylaşımından daha öncelikli bir hakkı olamaz. Herkes yesin-içsin-yatsın, sevişsin, sonra da dil-din-ırk vs hakları için mücadele etsin, benim sevgi-sevişme hakkım görmezlikten gelinsin. Alemin enayisi eşcinseller mi?”

Referandum sürecinde sahnelenen bir oyun en nihayetinde. Bireysel ve sosyal haklar, kimsenin umrunda değil aslen. “Evetçi” ve “Hayırcı” cephenin, üstünde durmaya gerek dahi görmedikleri, mevzi savaşı verdikleri bir oyun. Her iki tarafın “Eh o kadar da ayıp olmasın” diye dağıttıkları broşürlerde, “lütfen” söyledikleri sendikal haklar, kadın hakları ya da sözde üzüntüyle bahsettikleri darbe döneminde idam edilen veya işkenceden ölenler... Bu metinlerde dahi eşcinseller yer almıyor. Homofobi, heteroseksizm hakkında tek bir kelime bile yok. Hayretlerle karşılanacak bir durum değil elbette, daha önce konuşuldu mu sanki?

Bu durumda, söylenen şu söz anlam kazanıyor aslen:

Ne "Evet" Ne "Hayır", Oyumun Rengi "Eşcinsel!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder