25 Temmuz 2010 Pazar

Referandumu Neden Boykot Ediyoruz?

Boykot neden yapılır? Köşemizde sessiz sakin bekleyip, bir oy pusulasına evet-hayır diyerek makbul vatandaş olmak varken, neden böyle işlere girişiyoruz?


Kimisi boykot etmenin saçmalık, hayalperestlik, pasiflik ya da siyasetsizlik olduğunu söylüyor. Bazıları boykot edenleri ordunun yanında saf tutmakla, Kemalist olmakla suçluyor. Oysa boykot halkların mücadele tarihi boyunca önemli bir araç olmuştur. Tıpkı bir referanduma evet ya da hayır demenin kendi başına ilerici ya da gerici olmaması gibi, boykot da bazı durumlarda gereksiz, bazı durumlarda gerici, bazı durumlarda ilerici ve devrimci bir eylem biçimi olabilir.

Öyleyse boykotu yerli yerine oturtmak için bu anayasa değişikliği sürecinin nasıl geliştiğine, kimin ihtiyaçlarına yanıt verdiğine bakmak gerekir.



AKP’nin başından beri üç temel amacı oldu:


- Oligarşi içindeki çekişmede orduya, CHP’ye ve yandaş sermayesine karşı üstünlük kazanmak;

- İşbirlikçi sermayeye alan açıp sömürüyü genişletmek;

- Emperyalizmin ülkedeki ve bölgedeki politikalarının pürüzsüz olarak sürmesini sağlamak.


Bu amaçların hiçbiri yalnızca polisle, savcıyla, tutuklamalarla, özelleştirmelerle erişilebilecek amaçlar değildi. Ülkenin yasal düzenlemelerinde bazı değişiklikler gerektiriyordu. Şimdi buna bir de ardı ardına teşhir olan açılım safsatalarının halk nezdinde yarattığı hayal kırıklığını, yaklaşan seçimden önce giderme ihtiyacını ekleyin.


Peki AKP bu ihtiyaçları nasıl giderecekti? Beyinlerimizi başka bir umutla esir alarak: Darbe anayasasını demokratikleştirecekti! 8 yıldır sefasını sürdüğü, hatta çıkardığı kanunlarla baskıcı yönünü güçlendirdiği bir darbe anayasasında değişiklikler yaparak, bize özgürlük getiresi gelmişti iktidar partisinin.


Ama eğer AKP gerçekten demokrasiyi seviyorsa, o zaman böyle bir anayasa değişikliği yapmanın demokratik koşullarına da dikkat etmeliydi: (1) Faşist bir anayasanın temel hükümlerini koruyarak onu demokratikleştirmek mümkün değildir. (2) Eğer böyle bir niyet var ise, bu halka sormadan, anayasa meclisleri kurmadan bir grup sömürücü patrona, yiyici bürokrata ve teknokrata danışılarak yapılmaz.


Eğer böyle yapmakta inat ederse, o zaman AKP o değişiklik paketini 12 Eylül Anayasasını hazırlayan generallerle, şimdi yanında tuttuğu bürokrat ve teknokratlarla birlikte oylasın. Biz yokuz.


Öte yandan AKP zaten başka türlü yapamazdı. Cunta anayasasının onu gerici yapan temel hükümlerine dokunamazdı, çünkü kendi iktidarı bu gerici temeller üzerinde yükselir. AKP, politikalarıyla 12 Eylül faşist darbesinin bir çocuğudur.


AKP halka soracak olsa, anayasanın gerici içeriği tamamen değişmek zorunda kalırdı: halk 70 milyondur; işçinin, işsizin, üniversite öğrencisinin, kadının, kürdün, alevinin, esnafın, talepleri bellidir: anti-faşist, demokratik bir anayasa. İnanç özgürlüğü, ulusal hak, iş, özgür eğitim, dayaksız yaşam ve sosyal haklar.


Bu talepler AKP iktidarının ve gericiliğin sonu demektir, onun yaşamasının koşullarını ortadan kaldıran taleplerdir. O yüzden anayasa değişikliği sadece içerik anlamında değil, yapılış biçimi itibariyle de anti-demokratik olmak, 12 Eylül’ün geleneğini sürdürmek zorundaydı.


Bir referandumun bizim referandumumuz olması için, onu hazırlayan süreçlerde rol almamız, söz söylemiş olmamız gerekir ki, sonunda evet ya da hayır diyebilelim. Madem bu değişikliğin halk yanlısı ve demokrasi yanlısı olduğunu düşünüyorsunuz, o zaman bunca saldırganlık, bunca korku niye?


Gerçekler oldukça nettir. Özü itibariyle gerici bir anayasaya ayar çekilip, bunun demokratikleştiği yalanını kim olsa savunmakta zorlanır. Kim olsa, sürece halkın dahil edilmediği bir anayasayı “halkın iyiliği için” diyerek yutturmakta zorlanır. O yüzden AKP’nin irili ufaklı kuyruklarının anayasa referandumundaki temel sloganı “Yetmez Ama Evet” gibi ağırlıklı olarak küçük-burjuvazinin yetinme duygusunu pohpohlayan bir slogan haline gelmiştir.


Bu koşullar düşünüldüğünde, referandumu boykot en yerli yerinde eylem biçimidir.


Bizler 12 Eylül anayasasına, onun temel hükümlerine ve getirilmekte olan gerici değişikliklere bir kere daha evet demeyeceğiz, 12 Eylül darbesini ve onun anayasasını bir kere daha meşrulaştırmayacağız.


Bizler gerici bir iktidarın kendi konumunu sağlamlaştırmak için gündeme getirdiği bu referandumda onun stepnesi olmayacağız.


Bizler hiçbir yerinde rol almadığımız, süreç boyunca fikrimizin asla sorulmadığı, dışlandığımız, yok sayıldığımız bir anayasa değişikliği referandumunun son cümlesi olmayacağız. Halkın anayasası halkın katılımıyla hazırlanır. Demokratik değişiklikler, demokrasinin araçlarıyla gerçekleştirilir. Anayasa değişikliğinin hiçbir yerinde halk yoktu, referandumda da olmayacağız. Çünkü bizler istediğiniz zaman çağırıp, oyumuzu alarak kandırdığınız, sonra da açlığa, işsizliğe, ulusal ve dinsel baskıya, dayağa ve tecavüze itebileceğiniz kitleler olmayı reddediyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder