28 Ağustos 2010 Cumartesi

"Kırıntılar yeter, dünya sizin olsun (mu)"...

Maslak Metro girişi-Istanbul 20.08.2010
Referandumun "evet-hayır"cıları villa kavgasıyla oyalanadursun, referandum evetçilerinden bizim için en çok iç acıtanları yetmeden evet diyenler. Yıllardan beri sosyal demokrasi denen şeyle, kapitalizmin can suyuyla mücadele ederken "Yetmez, işte bu nedenle hayır, bu nedenle devrim" demedik mi? Hatta onlar da demediler mi, bu nedenle devrimi isim edinmediler mi?
O zaman nedendir bugün yetmeyen, sadece darbe anayasasının ömrünü uzatan bir pakete Evet demek? "Dünyayı istiyorduk ama neyse, kırıntılarla idare edelim" demek? Demokrat Müslümanları devrimcileştirelim derken İslamın şükürcülüğünden muzdarip hale gelmek?
Onlar Hrant'ın dostları değil miydi? Evet, gerçekten öyleler, bu konuda şüphemiz olamaz. Ama Hrant, gerçek katillerinin üzerine gidilmedikçe, "Alın işte, katili bulduk" denilerek dosya kapatılmaya çalışıldıkça, hele hele uluslararası mahkemelerde "Katledildi, ama sor bir niye katledildi" minvalinde "o da nefret söyleminde bulunmuştu" içerikli iğrenç savunmalar verildikçe başından sızan kanla kaldırımda yatmaya devam edecek. Biliyoruz ki Hrant'ın dostu olmanın gereği ne onu katleden İttihatçı soykırım sevdalılarının, Kerinçekgillerin müttefiklerinin yanında durmaktır, ne de Hrant'ı nefret söyleminde bulunmakla itham eden, Kürt halkının talepleri karşısında "Kadın da olsa, çocuk da olsa gereken yapılacaktır" diyenlerin yanında.

Hazırlayan ve sunan: Ayın ırkçısı, yüzyılın homofobiği

Özellikle soldan soldan bakıp "neden boykot" diye soranlara buralardan gönderiyoruz kelamımızı. Daha önce bu mecradan detaylandırılan ve önümüzdeki günlerde daha da detaylandırılacak olan birçok nedenimiz var tabii ki.  Mesela paket üreticilerinin bir bakanı var, geçmişte "Adalet" Bakanlığı da yapmış olan; bir gün "Nijerya’daki Nijeryalılara Türkçe’yi öğrettik, Hakkâri’dekine, Diyarbakır’dakine hâlâ Türkçe’yi öğretemedik", bir diğer gün Kürtlerin oy verdiği, kendilerine temsilci seçtiği bireylere, "organları yer değiştirmiş adam" diyebilen, sünnetçi olmaya heves eden, her iktidar döneminde her nasılsa karşımıza bakan diye çıkarılan. Ve hatta "Yetmez ama evet" diyenlerce gayet yerinde bir şekilde ayın ırkçısı seçilen. Paketin böylesi bir tescilli ırkçının görüşü alınarak hazırlanmış olması, sandıktan uzak durmak için "yetmez mi?

Ya da yetmeyen başka ne var bakalım mı? Referandumda yetmemesine rağmen evet diyeceklerin de her daim samimiyetle yanlarında durdukları LGBTT bireylere dair, cinsel yönelime dair ne görüyorsunuz pakette? Elbette hiçbir şey, çünkü paketi hazırlayan kabine sadece "ayın ırkçısı" seçilecek tıynette bir bakana değil, aynı zamanda "yılın homofobiği" seçilebilecek çapta bir bakana da sahip.  Yine soralım:  "Yetmez" le kastedilen nedir, paketin hazırlanışında LGBTT bireyler görmezden gelinirken, eşcinselliğin tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu dillendiren, "Aileden Sorumlu Bakan" titrini taşıdığı halde, aileden sorunlu olduğu su götürmeyecek bir homofobik/heteroseksistin katkısının olması da mı boykot için yetmez?

Kırıntılara tokuz, sandıkta yokuz!

Bir saniye daha durun bakalım, bir çağrışım oyunu oynayalım, bakalım sıralanacak kelimeler kafanızda hangi fikirleri dolaştıracak. Aleviler? Kadınlar? Kürtler? Seçim barajı? Nükleer? Grev? Koç? HES'ler? Özelleştirme? Vicdani ret? Cinsel yönelim? Tekel işçileri? Nefret suçu? Necdet Adalı? Hasta tutsaklar? Anti-komünizm? Zaman aşımı? İnsanlığa karşı suçlar? 
Ya da bir başka kelime; "kırıntı"? Bu kadarı yeterli herhalde...
Bizim görmeyeceğimiz, çok şükür ki elimize almayacağımız o pusulanın, uçları birbirinden kirli değneğin bir yanında, ağızlarından köpükler saçarak aylar boyunca Hrant Dink'i hedef gösterenler, linçseverler, "ya sev, ya terk et"çiler, "ordu göreve"ciler; diğer tarafında Hrant Dink'in "nefret söyleminde bulunduğu" gibi saçma bir iddiayla katlini meşrulaştırmaya çalışan, iktidarına barajı, dokunulmazlığı kalkan eden, seçilmiş siyasetçileri dizi dizi kelepçeleyen, kapatılmayacak tek partiyi kendi partileri olarak gören çakma demokratlar...
Pusulada sadece iki seçenek değil, adeta bu ikisinin isimleri yazıyor, birinin adı Evet, diğerinin adı Hayır olmuş. Bu ikisinin de yanında durmak istemeyen, yeni ve demokratik bir anayasa için "Cuntacıların anayasası topyekün çöpe" diyenlerin ismi ise pusulada yok. Pusuladan medet ummadan kendi isimlerini koymaktalar şu günlerde, onların adı "oyuna gelmeme" olmuş, "yemezler" olmuş, "boykot" olmuş; isme ne gerek, mühre ne hacet?
Eee, ne mi yapalım? Emekçiler, Kürtler, LGBTT bireyler, özelleştirme mağdurları, kadınlar, Aleviler, vicdani retçiler, sözün özü ülkenin bütün ezilenleri için, kendimiz için seçmen bilgi kâğıtlarımızı yakalım gitsin!

3 yorum:

  1. Boykot taktiğinin silahlı mücadele ile taçlandırıldığını görmek istiyorum. Var mı öyle baba yiğitler? Sandıkları yakıp seçim kurullarını rehin alacak abiler var mı? Yoksa bloglar, matbaalar ve pankartlarla siyasal mastürbasyon mu yapacağız? Yöntemi olmayan siyaset olur mu, boykot edene evinde otur o gün demek yerine seçim sandıklarını çal demek gerekmez mi?

    YanıtlaSil
  2. Belki de desteklenmesi gereken KPSS de olduğu gibi referandumu şaibeli bir hale geitrmektir,oylamada kopya çekmektir.Neden olmasın..

    YanıtlaSil
  3. önce boykot dedim,tavrımı koydum.Ama seçim günü hayır diyerek,evetçilere koz vermemek gerektiğini düşünüyodum.Ama şimdi yolundan sapmakta olan vicdanımın,feneri oldu yazınız.Teşekkürler.

    YanıtlaSil