4 Ağustos 2010 Çarşamba

Muhtemel Düşünce Suçlusuyum, Boykot Ediyorum

Bianet'in haberine göre, ülkede düşünce suçlularının sayısı bir yılda iki kat arttı. 2010 yılının sadece ilk üç ayında 249 düşünce suçlusu sanık sandalyesinde.

Dava üstüne dava haberleri geliyor dört bir yandan; şunu dediği için, şu söylemlerde bulunduğu için hakkında şu kadar yıllık hapis istemiyle veyahut şu miktarda para tazminatıyla dava açılmıştır. Ya malum 301’dir, ya da halkı askerlikten soğutmak gibi garabetlik kumkuması TCK 318 ya da pek bir ünlü Terörle Mücadele Yasası. Sistemin sınırları öyle bir çiziliyor ki; o sistemin istediklerinin dışında herhangi bir şey söylemenin tüm yolları kapatılıyor. Sistemle barışık olmadığın sürece de, sistemin duvarlarına – yasalarına – ifade edemeyişlerine çarpıveriyorsun. Sonra; gelsin düşünce suçlusu, gitsin ifade özgürlüğü.



Bianet’in haberine göre ise; düşünce suçlularının (!) sayısı 2009’a göre iki katına çıkmış durumda. Sadece 3 ayda 249 sanık mevzubahis 2010 yılı için. Siyaset konuşmak, memleket meselelerine karışmak halka yasak! Halkın iradesini temsil değil teslim ettiğini düşünenlerce de ilgili bu yasalarda tek başına 8 yıldır iktidar olan ve hatta her yerde okuduğu şiir dolayısıyla aldığı hükmü anlatan, düşünceleri nedeniyle idam edilen onca gencin idamlarına sahte gözyaşları döken bir genel başkanı olan partinin en ufak bir girişimde bulunmaması ülkem gerçekliği mi?  İroni mi denmeliydi yoksa?

12 Eylül ile hesaplaşıldığı sanrısı üzerine kurulan bir politika var iktidar cephesinde; onun karşısında ise gelenin daha kötü olduğunu söyleyip eldeki mevcut kötüyü korumak zorunda olduğumuzu söyleyenler. Ne vahim görünüyor aslında bakıldığında; biliyoruz ki şuan tüm varlığıyla, düşünce suçlularıyla, ifade özgürlüğü kısıtlamalarıyla 12 Eylül kendini var etmeye devam ederken 12 Eylül ile hesaplaşılacağını söylemek büyük bir aymazlık. Ya da; bunun tam tersi bir şekilde değişikliğe hayır diyerek mevcudun yanında yer almak ne büyük bir ahmaklık.

Ezilenlerin ve emekçilerin haklarında herhangi bir düzenleme getirmeyen, düşünce suçluları ile 12 Eylül’ün aslında devam etmesine izin veren hem 12 Eylül 1982 anayasasına hem 12 Eylül 2010 referandumuna hayır demenin tek yolu olarak; boykot cephesini örüyoruz.

Konuşamıyorduk; hala konuşamıyoruz. Ama zaten hiç susmamıştık, susmamaya da devam edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder