3 Ağustos 2010 Salı

Yetmeyen ne?! Êdi bes e! Ya basta!

Linççi güruh saldırıyor. Kürtlere ait olan 40 işyerini tahrip ediyor. Ardından BDP, EMEP ve ÖDP binalarını yakıyor. Kuyumcular yağmalanıyor.

Biz kimiz, neredeyiz? 6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da Rum, Yahudi ve Ermeni miyiz? 19-26 Aralık 1978’de Maraş’ta Kızılbaş, Kürt ve Komünist miyiz? 2 Temmuz 1993'de Sivas’ta Şair, Eleştirmen ve Sanatçı mıyız?

Hayır, Temmuz 2010'da Hatay'da Türkiye'deyiz. Ve bu sefer Kürdüz.

Hatay'da güvenliğimiz için yerleştirildiği söylenen MOBESE kameraları, güvenlik gücü denilen güçler, adaleti yerine getirmekle sorumlu olduğu iddia edilen savcılar, hakimler var. Türkiye'de güya 12 Eylül ile hesaplaşan, demokrasi getirecek olan bir parti var. Ama hepsinin kafasının içi 6-7 Eylül'ün, Maraş'ın, Madımak'ın baltaları, bıçakları ve korlarıyla dolu.



Tarihin ve toplumun kanunları işliyor: Değil ırkçılıktan, linççilikten ve terör estirmekten; faşizmin saldırganları mala zarar vermekten dahi suçlu bulunmuyorlar Hatay'da. Gözaltına alınan 24 kişiden 23'ü savcılık tarafından, biri ise sorgu hakimliği tarafından serbest bırakılıyor.

MOBESE kameraları görmesi gerekeni görüyor, susması gerektiğinde susuyor.

Devletin kaymakamlığının yaptığı soruşturmada, tahrip edilen binaların toplam zararı, kuyumcular dahil 8 bin TL olarak açıklanıyor. Devletin Valileri, linççi güruhun saldırganlığını gençlerin bir anlık heyecanıyla açıklamaya çalışıyor. İçişleri bakanı Beşir Atalay, "Olayları azmettiren tahrik ettiren birileri var" diyor.

Bunlar tek bir anlama gelebilir: Saldırın, yıkın, yakın ve "kadın ve çocuk da olsa" gerekirse öldürün çocuklar.

Biz bu manzaraları hatırlıyoruz.
6-7 Eylül'de olayların sorumlusu olarak Aziz Nesin'i, Azım Bezirci'yi, Kemal Tahir'i, Hasan İzzettin Dinamo'yu tutuklayıp cezaevlerinde süründüren Menderes'in Demokrat Partisini;

Maraş'ta bir hafta süren saldırılarda Alevi halkımızın ölülerine işkence yapılırken uzaktan seyreden orduyu ve Ecevit iktidarını;

Madımak'ta (Asım Bezirci ve Aziz Nesin'in de içlerinde olduğu) insanlarımız yakılırken, "çok şükür vatandaşlarımızdan kimse yaralanmadı" diyen koalisyonları da ezber ettik.

Bunların hiç birinde güya devletin suçu yoktu. Hepsinde sorumlu provakatörler, dış ve iç mihraklar, komünistler, 3K'lar, düşmanlardı.

Peki bugün suçlu kim? Sırt sıvazlayanlar, suçsuz bulanlar, yalan söyleyenler kim?

AKP'nin referandumuna "Yetmez ama Evet" diyorlar şimdi. Size yetmeyen ne? Milliyetçilik mi, AKP ile yükselen linçler mi, katliamcılık mı az geldi size? 13 milyon yoksul mu, nüfusun işsiz olan %20'lik kesimi mi, katilleri salıverilen Uğur Kaymaz mı, tecritte öldürülen Güler Zere, 17 yaşındaki Abdullah Akçay mı yetmedi? Emperyalizm işbirlikçiliği mi, yoksa Kürt halkına uygulanan zulüm mü az geldi size?

Yetmez ise buyrun: yoksul olma, işsiz kalma, katledilme özgürlüğü hepimiz için var. Asimile edilme, yoksayılma, tecavüze uğrama özgürlüğü uçsuz bucaksız uzanıyor.

Ama bize yetti artık. İşsizlik, yoksulluk, depresyon ve yalan, devlet terörü, yağma yetti.

Sorunun kaynağını, bize çözüm olarak sunanlar yetti.

5 senede bir renk renk boyayıp bize kakalamaya çalıştıkları bu köhne düzen yetti.

2 yorum:

  1. yazılar nerede yayınlandı ve kim tarafından yazıldı.. bu kaynağı da eğer varsa belirtebilir miyiz?

    YanıtlaSil
  2. Merhaba, nedenboykot.blogspot.com adresinde yayımlanan bütün yazılar, blogumuz yazarları tarafından üretilmiş metinlerdir. Yani burası için yazılmışlardır. ancak medyadan sectigimiz yazılara da, baslıgın hemen altındaki "Medyada Boykot" a tıklayarak ulaşabilirsiniz. Kolaylıklar.

    YanıtlaSil