22 Ağustos 2010 Pazar

"Sivil Yargı"nın Altından Burjuvazi Çıktı!

Kavramlarımızı elimizden almak için uğraşıyorlar. İşkence yapmak yerine orantısız güç uyguluyorlar, sömürmek yerine iş veriyorlar, yağmanın adı yatırım, işgalin adı da barış harekatı oldu. E hal böyle olunca, direnmenin ve mücadelenin adı, elimizde olmadan, terörizme dönüştü.

Bu referandum süreci de yeni kelimeler ürettirdi liberal aydınlara. Askeri vesayet, bürokrasi, statüko, sivil yargı ve sivil anayasa kavramlarından oluşan bir dünya görüşü nereye uygulansa olumlu sonuç veriyor: AKP desteklenmeli.

Sınıfsız İmtiyazsız Kaynaşmış Siviller

Sivillik yirmi birinci yüzyıla uygun bir millet anlayışıdır. Bu kavram ulus-aşırı sermayenin ve farklı uluslardan insanların bir araya geldiği ülkelerin yeni çimentosu olmaya hazırlanıyor.

Sivillik kavramı, tıpkı millet gibi, işçi sınıfını sömürücü sınıfla bir potada eritme hayalinin bir ürünü. Bu kavram bir kere kabul edilince, düşünce dumura uğratılıyor. Böylece ezilenler sınıfsal çıkarlarını unutmaya ve şoför koltuğunda burjuvazinin oturduğu bir arabaya binmeye zorlanıyorlar. Sermayenin sihirli seferberlik aracı bulunmuş oluyor: Sınıfsız imtiyazsız siviller.

Bu kavram önce sahte bir düşman yaratıyor kendine: Sınıfsız, otoriter, vesayetçi askerdir/bürokrasidir bu. Asker deyince akan sular duruyor. Sivil iyi, asker/bürokrasi kötü. Oysa herhangi bir generali/üst düzey bürokratı tutup kendisine bir HALK GBT'si uygulasak, sicilinin neredeyse tamamının, o meşum Sivil'in içindeki bir grup adına işlediği suçlarla dolu olduğunu görürdük: Burjuvazi adına...

1970'lerde yükselen silahlı halk hareketlerini bastırması için bir hayli öne çıkarılan askerlik ve kontrgerilla, yeni-sömürge ülkelerdeki oligarşilerin ayrılmaz bir parçasıdır. Şöyle ya da böyle bu devam edecek.

Esasında askerler hiçbir zaman sınıfsız olmadılar, yeni-sömürge versiyonları otoriter değil faşistti ve "vesayet" ettikleri şeyin adı kapitalist düzendi: Emperyalizme bağımlı kapitalist düzen. Türkiye gibi yeni-sömürgelerdeki askerler bağımsız değillerdi. OYAK gibi sermaye kuruluşları, diğer sermayelerle ilişkileri, ortaklıkları ve emperyalistlerden silah ve fikir ithal eden paşaları vardı onların.

Çünkü sermaye kendisini koruyacak bir ordu ve bir ordu kendisini donatacak sermaye olmadan bir hiçtir.

AKP Başkan Vekili'nden Marksizm Dersi: Devlet ve Sınıflar

Yargı sivilleşecek ve bürokratik unsurlardan temizlenecek. Böyle deniyor.

Bir Marksist için bunun anlamı şudur: Yargı sermayenin önündeki bir engel olmaktan çıkarılacak.

Kapitalizmde yargı sermayeye hizmet etmelidir, başka bir şeye değil. O bir üstyapı kurumu olarak, egemen sınıf, yani burjuvazi için çalışmalıdır. Aksi takdirde dönüştürülür. Pürüz çıkardığı, işleri aksattığı oranda sermayeyi karşısına alır.

AKP Başkan Vekili Suat Kılıç da böyle diyor:

"Başta idari yargı olmak üzere, yargı kararlarına yüzde 100 güven duyulmayan bir ülkede yerli sermayenin dilediği yere yatırım yapabilmesi de mümkün değildir. Yabancı sermaye birikimlerinin yatırım adresi olarak o ülkeyi tercih edebilmeleri de mümkün değildir. Yargıya güven çok önemlidir. Yargı, yürütme organı olan hükümeti durdurmak, frenlemek, takoz koymak, icraatının önünü kesmek için değil, ülkenin ve milletin çıkarlarına hizmet etmek için çalışmalıdır."

Biz her ne kadar "ülkenin ve milletin" kelimelerinin yerine, "sermayenin" kelimesini tercih etsek de, Kılıç doğru diyor. Devrimi yapıp da biz kendi devletimizi kuruncaya kadar, kapitalizm altında yargının görevi bu olacak: Emeğin sömürülmesi için sermayenin önündeki pürüzlerin kaldırılması.

İşte referandumun 125. maddesinin ve sivilleşme dolabının içindeki kan emici canavar: Kapitalizm.

Sivil Demokratik Devrim

Her şey değişir dönüşür, millinin yerini sivil alabilir örneğin; ama tek şey değişmez: Burjuvazinin kuyrukları. Onlar ulusal kurtuluş savaşlarının yoğun olduğu dönemde millileşme sevdalısıydılar ve hiç olmazsa anti-emperyalistti bazıları. Şimdi "küreselleşme" çağı geldi, harıl harıl AB'ye katılmanın ve sivilleşmenin peşinde koşuyorlar.

Zamanında denildiği üzere, kalpak zamanı kalpak, Converse zamanı Converse giymeye özenecekler. Askeri vesayete ve bürokrasiye karşı sivil demokratik devrim yapacak onlar, tutmayın.

Ama bizim zihinlerimizi, birkaç sivilleşme, birkaç askeri vesayet lafazanlığı ile bulandıramayacaksınız. Tıpkı emperyalizmin adını küreselleşme koymadığımız gibi, sermayenin önünü açan bir anayasa referandumunda bize oy kullandıramayacaksınız. Anayasa değişikliğinin ve sivilleşmenin ardındaki halk ve emek düşmanlığını görüyoruz ve herkese sesleniyoruz:

Referandumda evet/hayır demek bir yalana ortak olmaktır. Bizim tercihlerimiz evet ve hayır arasında değil, düzen ve devrim arasında yapılacaktır. Bizler kurumların sermaye için çalışmadığı, sivilleşmediği ama halklaştığı, sosyalleştiği sosyalist bir ülke istiyoruz. Bunun için boykot diyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder